Enver Paşa başarabilseydi, Orta Asya çok farklı olacaktı

By Oguzhan Koc - 04 Ekim





Bir Enver Paşa hayranı ve bu konuda ileride kitap yazmayı düşünen bir tarih düşkünü olarak,Murat Bardakçı'yı bu yazısından dolayı kutluyorum. Kendisine, son zamanlarda yerli yerinde yaptığı eleştiri ve yazılarıyla biraz sempati beslemeye başladım. Türbelerle ilgili yazısı, Topkapı Sarayı'ndaki Şaraplı konser gecesinden sonra verdiği tepki ve şimdi de bu yazısıyla ekstra bir ilgim oluştu. Ne zaman Türkistan ve Orta Asya İstiklal Mücadeleleri'nden bahsedilse, Enver Paşa gelir akıllara..

***

"Turan" yahut "dünya Türk birliği" gibisinden hayaller, Türkiye'de bir kesim arasında uzun yıllar bir moda ve derin bir ütopya idi ama bu hayalleri gerçek yapmak için bilfiil çalışan ve canını bile bu uğurda veren tek kişi, Enver Paşa olmuştu. Paşa, büyük bir aşkla sevdiği hanımı Naciye Sultan'a Orta Asya'dan hemen her gün yazdığı yüzlerce mektupta bu hayallerini ayrıntılarıyla anlatıyordu. İşte, Enver Paşa'nın sözkonusu mektuplarında Türkistan'dan ve hayallerinden bahsettiği bazı bölümler...

Doğu Türkistan'da yüzlerce Uygur'un hayatını kaybettiği olaylar günlerdir dünya gündeminin ilk sıralarında yeralıyor ve gelişmeler, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle "soykırım" boyutlarına ulaştı. Birkaç seneden buyana ne zaman "Türkistan" yahut "Orta Asya" bahsi açılsa, aklıma bir zamanlar bazı kesimlerde pek moda olan "Turan" hayalleri yahut "dünya Türk birliği" gibisinden ruyalar değil, 1910'lu senelerin en güçlü, hattâ "tek" adamı olan Enver Paşa geliyor. Enver Paşa'yı hatırlamamın sebebi, hem bu gibi hayallerini gerçek yapmak için bilfiil çalışan tek kişi olmasının ve canını bile bu uğurda vermesinin yanısıra, Orta Asya'dan hemen her gün kaleme aldığı ve yaptıklarını ayrıntılarıyla yazdığı yüzlerce mektubunun mevcudiyeti...



HASRET SATIRLARI

Paşa, büyük bir aşkla sevdiği ve o yıllarda kendisi gibi sürgünde bulunan hanımı Naciye Sultan ile diğer yakınlarına gönderdiği bu mektuplarda Türkistan'ın geleceği hakkındaki düşüncelerini ve hayallerini yazıyor. Oraları "kurtarmak" için neler yapacağından bahsediyor ve anlattığı bütün bu siyasî ve askerî meseleler, uzak kaldığı hanımına duyduğu hasreti ifade eden cümlelerle noktalanıyor. Enver Paşa'nın torunu aziz dostum Osman Mayatepek'e ait olan bu mektuplar şimdi bende bulunuyor ve hepsini yakında bir kitap olarak çıkartacağım. Bugün, bu sayfada Paşa'nın sözkonusu mektuplarında Türkistan'dan ve hayallerinden bahseden bazı cümlelerini günümüzün diline naklederek yayınlıyorum. Mektuplarda yazılanlar, hayata geçmeleri o senelerde bile hiçbir şekilde mümkün bulunmayan hayaller olabilir.

SADECE BİR HAYAL
Tarih hiçbir zaman ihtimaller üzerine yazılmaz ama, bu kural hayal kurmaya engel değildir. Dolayısıyla, "Enver Paşa başarabilseydi, Orta Asya bugün bambaşka görünecek, hattâ Çin'de 'Sincan' adında bir bölge bile olmayacaktı" dedim ve bu yazıyı böyle bir fantaziyi düşünerek yazdım.

FİLM GİBİ BİR HAYAT YAŞADI
Türk tarihinde, hayatı Enver Paşa kadar maceralarla dolu geçen bir başka kişi belki de yoktur.1881'de İstanbul'da, Divanyolu'nda doğan İsmail Enver, Harbokulu'nu bitirdikten sonra Manastır'a tayin edildi ve Rum ve Arnavut çetelerle çarpıştı. Bu dönemde Terakki ve İttihad Cemiyeti'ne katıldı ve devrin hükümdarı İkinci Abdülhamid'i Meşrutiyet'in yeniden ilânına zorlamak için 1908'in 24 Haziran gecesi arkadaşlarıyla beraber dağa çıktı.


SARAY DAMADI GÜÇLÜ ASKER
Tam bir ay sonra, 24 Temmuz günü İkinci Meşrutiyet'in ilânından sonra "Hürriyet Kahramanı" diye isim yapan Enver Bey 1909'da Berlin'e askeri ataşe olarak gitti, buradan Trablus'a geçip Libya'yı işgal eden İtalyanlar'la çarpıştı. Balkan Savaşı'nın patlaması üzerine İstanbul'a döndü ve 23 Ocak 1913'te diğer İttihadçı arkadaşlarıyla beraber Babıali'yi basarak hükümeti devirdi, sadrazamlığı Mahmud Şevket Paşa'ya verdirdi ve Paşa'nın 12 Haziran 1913'te öldürülmesi üzerine yönetime el koyan İttihad ve Terakki'nin askeri kanadının lideri oldu. 3 Ocak 1914'te "Paşa" ve "Harbiye Nazırı", daha sonra da "Başkumandan Vekili" yapılınca gücünün zirvesine ulaştı. Aynı senenin 5 Mart'ında Sultan Abdülmecid'in torunlarından Naciye Sultan ile evlenerek saray damadı oldu. Artık devletin en güçlü adamıydı, hattâ padişahtan bile güçlüydü ve Türkiye'den Avrupa'da "Enverland", yani "Enveristan" diye bahsediliyordu. Osmanlı Devleti'nin Almanya ile müttefik olarak Birinci Dünya Savaşı'na girmesinin mimarlarından olan Enver Paşa, savaşı kaybetmemizden sonra, 1918'in 1 Kasım gecesi önde gelen İttihadçılar ile beraber Türkiye'den ayrıldı.

MEZARI EVLİYA TÜRBESİNE DÖNDÜ
Hayatı, artık daha da maceralıydı. Kafkasya'ya, oradan da Berlin'e gitti; "Turan İmparatorluğu" kurma hayaliyle Rusya'ya geçmeye çalıştı, bu yolculukların ilk ikisinde tutuklandı ama üçüncüsünde Moskova'ya ulaşmayı başardı. Sovyetler'den beklediği desteği göremeyince Buhara'ya gitti ve Ruslar'a karşı savaşan Özbekler'i teşkilâtlandırmaya çalıştı. 4 Ağustos 1922 sabahı Ruslar'ın saldırısına uğradı ve Çegan Tepesi'nde ön safta çarpışırken Rus kurşunlarıyla can verdi. Bugün Tacikistan sınırları içerisinde kalan Abıderya Köyü'ne defnedilen Paşa'nın mezarı, zamanla evliya türbesi haline geldi. Kemikleri, şehid düşmesinin 74. yıldönümündeTürkiye'ye getirildi, 5 Ağustos 1996'da yapılan devlet töreniyle İstanbul'daki Hürriyet-i Ebediyye Tepesi'ndeki anıtmezara, diğer İttihadçı kader arkadaşlarının yanına defnedildi.



KIRK MİLYON TÜRK VE MÜSLÜMAN BANA "İMDAT, İMDAT" DİYE SESLENİYOR

Königsberg, 6 Ağustos 1920
Naciyeciğim! Güzelim! Acaba doktorlar ne dedi? Rahatsızlığınızı sakinleştirmeye çare buldular mı? ...Ah! Elimden gelse, bir an rahatsızlığınızı gidermek için gerekirse ömrümü alsınlar. Tek, sen rahat ve mes'ud yaşa! Yok, bilirim, bensiz hayat cennetde de olsa, sence hiçtir. Onun için Allah'tan afiyet ve saadetle ömrümüzün sonuna kadar birlikte yaşatmasını temenni edelim.... Naciye sen müteessir olma, ağlama. Sonra ben, hayatın bundan sonraki zahmetlerine hiç tahammül edemem. Senin hiç kimsenin gözyaşlarını görmeye alışmamış kalbin elbette beni ağlar görmeye razı olmaz. Naciye, hem niçin ağlayacaksın? Benim koca bir İslâm hey'eti, Türklük, fakat bunlardan da daha mukaddes senin için çalışmaya gittiğimi düşün de müteessir olma. Allah'a dua et ki muvaffak olup döneyim, yahut daha doğrusu kavuşalım. Seni öper, koklar, kucaklarım; çocukları da kalbime yaslarım. "Enver"in.

Petersburg, 19 Şubat 1921
Ruhum Naciyeciğim... Açtığım İslam ihtilâl bayrağının altında bütün Müslüman memleketleri de toplayarak İngiliz aleyhinde çalışacaklarla, yani Bolşevikler ile birlikte mücadeleye devam fikrinden gittikçe hoşlanıyorum. İnşallah bu da hem Müslümanlar'a, hem memleketimize çare olacaktır. Ah! Naciyeciğim yine hayallere dalarak cicimin afiyetini sormayı unuttum. ...Aman üzülme arslancığım. Düşün, ancak senin mesut ve bahtiyar olmanı duymakla biraz müteselli olacak, beni hatırla da benim için olsun gönlünün eğlenmesine çalış, fakat bunu isteyen "ben"in ne kadar kıskanç ve seni ne kadar sevdiğini düşünmeyi de unutma...."Enver"in.

Krastavorsk, 6 Ekim 1921
Mukaddes Naciyeciğim!Ah! Hareketimden evvel Bakü'de görüştüğüm Muhiddin Bey, Moskova'dan kuryemiz Muzaffer Bey'in birçok mektuplarla 4 Ekim'de Bakü'den Batum'a doğru geçtiğini söyleyince o kadar kederlendim ki tarif edemem. ...Naciye, bugün şöyle ilk Türkistan topraklarını uzaktan gördüğümde zihnimden neler geçtiğini yazamayacağım. Bakalım durum ne gösterecek. Ah! Aklım ve fikrim hep sende. Gönlüm öyle istiyor ki, sen hakikaten Enver'inle iftihar edecek bir vaziyete gelesin yahut ben öyle birşey yapayım ki herkes parmak ısırsın...."Enver"in.

Buhara, 17 Ekim 1921
Mukaddes, sevgili Naciyeciğim; Bugün benim uzunca müddet buralarda kalacağımı anlatan evrakı hazırladım. ...Bu talimat, dünyanın istikbalinde büyük değişimlerin başlangıcı olduğundan, aynen sana da bir tane gönderiyorum. Doğrusu bunları yazarken ne kadar sıkıntı ve kalp azabı içinde bulunduğumu bilemezsin. Bir taraftan, şahsımı tatmin için hemen herşeyi bırakarak senin kucağına atılmak üzere hareketimi emreden bir ses bağırıyor. Diğer taraftan, kırk milyon Türk ve Müslüman'ın ve buna bağlı milyonlarca İslam'ın yorgun canhıraş iniltisi bana "İmdat, imdat" diye sesleniyor. Ve kalırsam, Hak ve halk nezdinde bu hizmetimin takdir edileceğini hazırlıyor. Naciye, diğer taraftan, senin şöyle İstanbul'dan çıkmış yavrularımla boynunuz bükük olarak Berlin'de sana lâyık olmayacak bir binanın köşesine iltica ettiğinizi düşündükçe, seni her vakit dediğim gibi herkese gıpta ettirecek bir surette yaşatmak ve alnını büyük bir gururla kaldırıp gezmene vesile olmak ve öyle bir harp kaybetmiş idam mahkûmu bir adamın değil, din ve milletine hakikaten fedakârlıkla çalışmış ve Allah'ın inayetine muvaffak olmuş bir adamın eşi olduğunu göstermek için kalacağım. İnşallah, pek emin olduğum büyük muvaffakiyete yakında ulaşır da, o vakit ...minnet sadâları arasındagelir, sana lâyık mevkiye oturursun. ..."Enver"in.



Murat Bardakçı
(Habertürk, 13.07.2009)

  • Share:

You Might Also Like

0 Yorum