ÇANAKKALE SAVAŞI - 25 NİSAN KARA ZAFERİ

By oguzhankoc - 25 Nisan

Çanakkale Savaşları İtilaf güçleri özellikle İngiltere için bir gurur meselesi haline gelmiştir. Bütün dünyaya nam salmış donanması ağır bir mağlubiyet almış, kendi halkı ve düşmanları gözünde zor duruma düşmüştür. Bu durumu tersine çevirmenin tek yolu ise, Çanakkale’yi bu seferde karadan zorlamak ve ne pahasına olursa olsun geçmekti.

Çanakkale Muharebelerinin uzun ve çetin mücadelelere sebep olan ve dünya savaş tarihinde önemli bir yer tutan ve o zamana kadar ki en büyük amfibi çıkartma harekâtı planlandı. Bu savaş kimi zaman çıkartmalarla kimi zaman kanlı boğuşmalarla ama genelde siper savaşları dediğimiz psikolojik bir harekâta da dönüşecektir. Kara savaşları 25 Nisan sabahı başlayıp 9 Ocağa kadar devam edecektir. Her iki tarafın toplam yarım milyona yakın zayiat verdiği, dünya tarihinde bir eşi olmayan bir savaş yaşanmıştır.


18 Marttaki mağlubiyete bizzat şahit olan Hamilton, yenilginin nedenini ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini konusunda fikirleri değişmiş ve donanmanın bu işi tek başına becerecek durumda olmadığı kanaatine varmıştır.

İtilaf devletleri karadan yapılacak harekât için hazırlıklara vakit kaybetmeden başladılar. Deniz Tümeni’ni taşıyan 14 nakliye gemisi, 27 Martta Mısır’ın Port Sait Limanı’nda toplanmış, ertesi gün de 29. Tümen ile Fransız kuvvetlerini taşıyan 50 kadar gemiden meydana gelen armada, İskenderiye’ye varmıştı. Mısırda hazırlıklar devam ederken 75.000 kişiyi bulan birliklerin naklinin ancak 22 Nisana kadar tamamlanmıştır.

Bütün bu birliklerin yeterli olmayacağına inanan Hamilton, Lord Kitchner’den Mısır’daki Hint Tugayı’nı da talep etmiş, kabul edildiğini ise Mısır’dan ayrılmadan iki gün önce General Maxwel’den öğrenmiştir. General Cox’un Hint Tugayı’nın Çanakkale’ye intikali için on beş günden fazla bir zamana ihtiyacı vardı. Bu kuvvet, Yarımada’ya, l Mayısa kadar ulaşamamıştır.

Hamilton 10 Nisanda Mondros’a gelmiştir, Queen Elizabeth’te bir toplantı yaparak çıkarma meselesini her yönü ile incelemiş, planını hazırlamıştır. Bu plana göre:
İki ana bölge belirlenmiştir, asıl kuvvetlerin çıkarılacağı yer, Seddülbahir’deki Y (Kirte Köyü’nün batısındaki Pınariçi Koyu), X (İkiz Koyu), W (Tekke Koyu), V (Ertuğrul Koyu) ve S (Morto Koyu) harfleriyle kodlanmış sahillerdi. Bu yerlere ilk etapta 4.900 kişinin aynı zamanda çıkarılması hedeflenmişti. 




Seddülbahir’de karaya çıkarılabilecek bu miktarı artırmak ve bir baskın yapılması fikri, münakaşa edilmiş, bunun için ikinci yedekte bulunan 1.200 kişilik kuvvetle birlikte Hussar Gemisi’nin komutanı Binbaşı E. Unwin’in teklifinin uygulanmasına karar verilmiştir. Bu amaçla ilk kafile karaya çıkar çıkmaz, Türk tarafının dikkatini ilk taarruzu püskürtmeye verdiği bir sırada, alabildiği kadar asker yüklenmiş River Clyde adlı kömür gemisi, Truva’nın tahtadan yapılmış meşhur atı gibi, V Sahili’nde (Ertuğrul Koyu) karaya bindirilerek içindeki askerler ve hazırlanan diğer yedek birlikler karaya ani bir çıkarma yapacaktı.

Seddülbahir’e yapılacak çıkarma harekâtını 29. Tümen, Kabatepe’nin bir mil kuzeyinde belirlenen sahile ise, Anzak kuvvetleri çıkarma yapacaklardı. Bu birliklerin ilk etapta ulaşması gereken yer ise, Conkbayırı ile Kocaçimentepesi’ydi. Buralar ele geçirildikten sonra Maydos’a inilmek suretiyle, Seddülbahir’deki Türk birlikleri geriden kuşatılmış olunacaktı. Deniz Tümeni ise Bolayır sahillerine çıkarma yaparken, Fransız birlikleri Kumkale ve Beşike bölgelerine gösteriş amaçlı çıkarmalar yapacaktı. Eğer, bu çıkarma başarılı olursa, çıkarmaya devam edilecek, aksi bir durumda geri çekilerek Seddülbahir’de asıl çıkarma bölgelerinde kendileri için belirlenen görevlerine gönderileceklerdi.



18 MART ZAFERİ SONRASI OSMANLI DEVLETİ








Osmanlı Devleti 18 Mart zaferinden sonra itilaf devletlerinin pes etmeyeceğini bilinciyle hemen hazırlıklara başlamış ve Genelkurmay 5. Ordu’yu kurmuş komutanlığına da o sırada Alman Askerî Heyeti başkanı Liman Von Sanders’i atamıştı. Bu yeni ordunun kuruluşu ise, Çanakkale Müstahkem Mevkii bölgesi ve Gelibolu Yarımadası’nda bulunan 9. Tümen’in de dahil olduğu 3. Kolordu, 11 ve 5. Tümenlerle, jandarma alayları ve 64. Piyade Alayı’ndan müteşekkildi. Yapılan hazırlıklar ve gösterilen gayret sonucu 5. Ordu’nun 25 Nisan çıkarma günü kuruluşu ise şu şekilde olmuştur: 3. Kolordu, 5. Tümen, 7. Tümen, 9. Tümen ve 19. Tümen; 15. Kolordu, 3. Tümen ve 11. Tümen, Bağımsız Süvari Tugayı, ordu karargâhı ve bağlı birliklerden oluşmakta idi. 19. Tümen genel ihtiyat olarak Bigalı’ya yerleştirilmişti. Bolayır bölgesini 7. Tümen’e Gelibolu Yarımadası’nın bütün sahilleri de 9. Tümen’in bölgesinde bulunmaktaydı. 15. Kolordu birlikleri ise, Anadolu tarafının koruması ile vazifeli idi.




Böylece Boğaz’ın savunması için yaklaşık 84,000 kişilik bir kuvvet yerleştirilmiş oluyordu.

Müttefiklerin çıkartma yapacağı yerle ilgili Liman paşanın görüşü ve yaptığı planlara en büyük itirazı, çıkarma sırasında da düşmanla en şiddetli çarpışmaları yapan, 9. Tümen komutanı Albay Halil Sami Bey yapmıştır. Alman komutanın çıkarma konusundaki düşüncelerinin yanlışlığını 25 Nisandan önce hazırladığı raporda belirtmiştir



25 NİSAN 1915




Limni Adası’nda günlerini tatbikat yaparak geçiren müttefiklerin harekât günü 23 Nisan olarak belirlenmiş olsa da hava muhalefeti nedeniyle çıkartmayı 48 saat sonraya ertelemişlerdir. Böylece harekâtın başlangıcı 25 Nisan olarak kararlaştırılmıştır.

Seddülbahir’den Bolayır’a kadar şiddetli bombardımanla beraber 25 Nisan sabahı saat 05.00’te düşmanın birçok yerde çıkarmaya başladığı haberleri gelmeye başladı. Liman paşa düşüncesinde ısrar ederek, gelen raporları kurmayları ile değerlendirmemiş, hatta bu durumu memnuniyet verici olarak değerlendirmiştir. Liman Paşa fikrinde ısrarı günün bütününde de sürmüş, Alman yaveri Prigge ile Bolayır kıyılarında akşama kadar çıkarma gösterisini izlemekle yetinmiştir. Seddülbahir’den gelen raporlar üzerine durumun kritik bir hal alması üzerine 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa asıl çıkartma yerleri hakkında Liman paşayı ikna etmeye gitmiştir. Liman Paşa, Bolayır’da akşama kadar beklemeyi tercih etmiştir. Hâlbuki düşmanı Seddülbahir’de karşılayan 9. Tümen Komutanı Halil Sami Bey, son ihtiyatlarını ileri sürmüş, takviye beklemektedir.

Diğer yandan Arıburnu sırtlarında da düşmanın ilerlemesi, 9. Tümen’in 27. Alay’ı ve 19. Tümen komutanının inisiyatif kullanarak 57. Alay’ını harekete geçirmesi ile durdurulmuş olmakla beraber durumunun kritikliği devam etmektedir.


ARIBURNU VE BİNLERCE ANZAK!


Arıburnu çıkartmasında General Birdwoord yönetiminde ki Anzak kolordusu’na bu görev verildi. Anzak kolordusunun hedefi Kabatepenin Kuzeyinde karaya çıkmak, sol tarafını emniyete alarak Maydos’a doğru doğu istikametinde yürümekti. Anzak Kolordusu’nun gerçekleştireceği bu çıkarma Avustralya ve Yeni Zelanda tarihi gibi, Türk tarihi açısından büyük öneme sahiptir. Zira Boğaz’ın kilit noktası, Kilitbahir platosunun muhafazası için önem arz eden Kocaçimen ve Conkbayırı tepelerine hâkim olma mücadelesi sahnelenecekti.
Çıkartmada ilk olarak Anzak kuvvetlerinden Tuğgeneral Singlair Mac Lagan komutasındaki 1. Avustralya Tümeni’nden 3. Tugay’ın çıkmasına karar verilmişti. Albay Singlair Mac Lagan, bunun için, tugayın IX. Tabur’unu sağ cenahta, X. Tabur’u merkezde, XI. Tabur’unu da sol cenahta karaya çıkmak üzere ayırmıştır. Hedef, 3 dalga hâlinde, gün ağarmadan 4.000 askeri, sahile çıkarmaktı. IX. Tabur’un iki bölüğü, karaya çıkar çıkmaz Topçular Sırtı’ndaki daha sonra Kanlısırt olarak isimlendirilecek 400 rakımlı platoyu X. Tabur ele geçirdikten sonra, Fundalık tepeyi zaptedecekti. XI. Tabur da bu sırtın kuzey ucu ile Conkbayırı’nı ele geçirecekti. XII. Tabur ise, ihtiyatta kalacak, dağ topları gelir gelmez Kanlısırt’a sevk edilecekti.

Anzakların Gun Ridge adını verdikleri Kavaktepe, Conkbayırı, Kocaçimentepe hattını hızla ele geçirmek suretiyle ilk örtme kuvvetinin hemen arkasından karaya çıkacak ana kuvvetin, nispeten daha az arızalı araziyi aşarak Maltepe ve Maydos’a hızla ilerlemesi için yol açılmış olacaktı. Böylece Seddülbahir’deki Türk birliklerinin geri ile irtibatı tamamen kesilecekti.



Harekât başladığında İngiliz Resmi tarihine geçecek hatalı olaylar zinciride başlamış oldu. Şöyle ki kuzeyden gelen ve Yarımada’nın sahili boyunca akan akıntı denizcilerin tahmininden çok daha kuvvetli olan bu akıntı, filikaları başlangıçtan beri tayin edilmiş Kabatepe’nin kuzeyinden bir mil ötedeki sahilden, bir mil daha kuzeye sürüklemişti. Bu durum farkına varıldığında ise çok geçti. Bu yanlışlığın temel sebeplerinden biri olarak gösterilen olay çıkarma filikalarının aralarında olması kararlaştırılan 150 metrelik mesafeyi koruyamayıp 50 metreye düşürmeleri ve kıyıya yanaşırken Kabatepe’den gelen ateş üzerine en uçtaki filikalardan birinin dümenini kuzeye kırmasının Arıburnu’na çıkarma yapılmasındaki sebep olarak saymakta, çıkarma yerinin çıkarma gecesi kasten değiştirilme olasılığını uzak görmektedir. Çıkarma esnasında ki sapmanın bir diğer nedeni olarak görülen olay ise Türk komutanlardan Binbaşı Halis Bey’in, İngilizlerin çıkarma yerini belirtmek üzere koyduğu işaret dubalarını yerinden söktürerek kuzeye koyması iddiaları ise olaya gizem katmaktan ileri gitmemektedir.

1. Avustralya Tümeni’nin askerleri 04:45’te sahile yanaştıklarında ilk ateş, Hain Tepe siperlerinde bulunan Asteğmen Muharrem komutasındaki 8. Bölük 2. Takım’ı tarafından açılmıştır. Günün ilk ışıkları ile birlikte 8. Bölük ihtiyatı Gelibolulu Süleyman Çavuş komutasındaki 80 kişilik ihtiyat kuvveti Koku Dere Hain Tepe istikametinde yürüyen düşmana atılmıştır. Türk tarafı 160 kişidir. Daha sonra bu birliklere Yüzbaşı Asım komutasındaki 7. Bölük 1. Takım ve 8. Bölük İbradalı İbrahim komutasındaki 1. Takım takviye gelmiştir. Türk tarafının sayısı ancak 300’ü aşabilmiştir. Hâlbuki Anzak kuvvetlerinin sayısı 4.000’i çoktan aşmıştır. 8. Bölük Komutanı Yüzbaşı Faik, yanında bulunduğu 3. Takım’la Yüksek Sırt’a doğru hareket etmiş, tepeye ulaştığında muharebenin şiddetini artmış olduğunu görmüştür.




Alay Komutanı Şefik Bey Çıkarmanın hızlandığı anda, kendisine hareket emri gelmesini beklemekteydi. Şefik Bey geriden gelen topçuları beklemeden iki taburunu da ileri hatta sürmek istiyordu. Bu bekleyiş sırasında 27. Alay komutanı askerin hazırlıklarını başlatmış, askerin çorbalarını içirmişti. Alay komutanı durumdan iyice endişelenip tekrar telefona sarılarak 9. Tümen Kurmay Başkanı’na, “Hulusi Bey! Arkadaşlarımız orada ateş içinde yanıyor biz daha bekleyecek miyiz?” diyerek tekrar hareket izni istemiştir. Hulusi Bey ise: “Bu ihrâcın bir nümayiş olmadığı ne malum? Hakiki ihrâcın nereden yapıldığı anlaşılmadıkça size hareket emrini nasıl verelim.” diyerek manzaranın kesinleşmesine kadar izin vermemiş, ancak bir saat kadar sonra hareket emri verilmiştir. Hareket emrinin verilmesiyle birlikte Maydos’tan Kabatepe tarafına yürüyüşü sırasında taburlar fundalık araziden yürütülerek alayın düşman tarafından görülmemesine çalışılmıştır. Bu fundalıkların diplerinde bulunan yüzlerce kirli çamaşır, tarihte eşine az rastlanır bir hâdiseyi bize bildirmektedir: Biraz sonra belki de şehit olacağını bilen Müslüman Türk askeri, temiz çamaşırlarını giyerek dinî ve manevî, hazırlıklarını da tamamlayarak, mütevekkil bir şekilde cepheye giderken, taburların hareketleri de hiç aksamamıştır.

Böyle bir kuvvetin, geniş bir arazide sadece iki taburla tutulamayacağı gerçeğini fark eden Yarbay Şefik Bey, 07.55’te 9. Tümen Komutanlığı’na gönderdiği raporda düşmanın Arıburnu sırtlarını işgal ettiğini, Arıburnu sırtları ile Kocadere arasındaki sırtlardan Allah’ın yardımına sığınarak taarruza başlayacağını ve cephenin sağ cenahını, yani Conkbayırı-Kocaçimen hattını 19. Tümen’in tutmasını istemiştir.

27. Alay taburları, taarruz için yerleştikleri sırada yukarıdaki raporun cevabı ulaşmıştır. 9. Tümen komutanı 57. Alay’ın Kocaçimen tepesi istikametine harekât ettiğini bildirdikten sonra Şefik Bey’den 19. Tümen ile irtibat kurarak birlikte hareket etmesini istemiştir. Bu arada, 27. Alay I. Tabur Komutanı Malatyalı Yüzbaşı İbrahim büyük gayretlerle Kanlısırt platosuna kadar ilerleyerek Kanlısırt’ı ve sabah Avustralyalıların aldığı üç topu ele geçirmeyi başarmıştır. Alayın III. Tabur Komutanı ise Yüzbaşı Halis Beydir (Ataksor). 27. Alay’ın bu Kanlısırt taarruzu kontrolsüz bir şekilde Topçular Sırtı’na kadar ilerlemiş, Anzakları durdurmuş, yeni bir taarruz hazırlığına başlanmıştır. 
Anzak’ların sol yanı, Kocaçimentepe’si tarafının savunmasına ise, 19. Tümen yetişmiştir.




19. Tümen ordu ihtiyatı olarak Bigalı’da bulunmaktaydı. Çıkarma ile ilgili bilgiler Yarbay Mustafa Kemal’e de gelmişti. Öteden beri bu bölgeden bir çıkarma harekâtı bekleyen Mustafa Kemal, tümenini kendi ifadesi ile “emr-i harekâta müheyya” (saldırıya hazır) bulunduruyordu. Bir taburun yetmeyeceğine kanaat getiren Mustafa Kemal, bütün sorumluluğu üzerine alarak en yakın yerde hazır bekleyen Hüseyin Avni Bey komutasındaki 57. Alay ile bir dağ bataryası ve bir sıhhiye müfrezesini Kocaçimentepe’si istikâmetinde hareket edecek şekilde düzenlenmesi hususunda birlik komutanlarının emir almak üzere tümen karargâhına gelmesini istemiştir. Karargâha gelen birlik komutanlarına 6 maddelik emir yazdırdıktan sonra 3. Kolordu Komutanlığı’na durumu ve teşebbüsünü telefonla bildirilmek üzere bir rapor yazdırarak yukarıda zikredilen birliklerle Kocaçimen tepesi’ne doğru 08:00’de cevabî emri beklemeksizin harekât emri vermiştir.

Genelkurmay Başkanlığında 57. Alayın cepheye gelişi saat 10:00 olarak nakledilmektedir. Halbuki Mustafa Kemal’in, raporlarında taarruza 10:00’da başladığını yazması ve Conkbayırı’na geldikten sonra askeri 10 dakika dinlendirmesi de dikkate alındığında cepheye varışının saat 10:00’da olmayıp en azından on beş yirmi dakika önce olduğu anlaşılmaktadır.

Mustafa Kemal o sırada, 261 rakımlı tepeden (Düztepe) 27. Alay II. Tabur’un o saate kadar Conkbayırı istikâmetini kapalı tutarak cephaneleri bittiği için geri çekilmek zorunda kalan 8. Bölük 1. Takım’ın geri çekilen erlerini görmüş, onların önüne çıkarak süngü taktırıp yere yatırmıştır. . Bu hareketi ile Conkbayırı’na tırmanmakta olan Anzakların öncülerini durdurmuş, daha sonra yetişen 57. Alay’ın taburları taarruza başlamıştır. Mustafa Kemal’in “Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı.” sözleri ile ifade ettiği 57 Alay’ın taarruzunun “Size ben taarruzu emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir...” şeklindeki şifahî emri, Türk komutanların cesaretinin nişânesi olarak tarihimizin altın sayfalarında yerini almıştır :



Saat 10:00’dan biraz sonra, 57. Alay’ın öncü kıtaları,Düşmana karşı hızlı birşekilde saldırıya başlamıştır. Önce Jackson’u sonra da Kılıçbayır üzerinde bulunan müfrezeleri, arazi terkine zorlamışlardı. Birkaç dakika sonra, Tulloch’un müfrezesine bir yan ateşin açılması üzerine sol cenahını emin görmeyen bu subay da, çekilmeğe mecbur kalmıştır.

27. Alay, Conkbayırını hedef seçen Anzak’ları durdurmayı başarmış, nihâi taarruz için hazırlıklarına başlamıştı. Öğlen sıralarında 27. Alay komutanı 57. Alay ile irtibat kurmak için harekete geçmiştir. Gün boyu süren çatışmalar neticesinde Anzak’lar geri çekilmiş ve panik halindeydi. Mustafa Kemal gece boyunca da taarruzlarına devam ederek düşmanı tamamıyla denize dökmeye karar vermiş olsa da, 27 ve 57. Alaylar birkaç mevzi dışında yapılan taarruzlarda önemli bir başarı elde edemeyeceklerdir. Özellikle sol kanadı tutan 77. Alay’ın bu taarruzlar esnasında yanlış sevk neticesi erlerinden bir kısmının kaçması sonucu alayın dağılması, 27. Alay’ın I. Taburu’nun harekâtını da etkilemiştir. Anzaklar açısından da o gün, zor geçmiştir. Sabahleyin erkenden yapılan ilk çıkış harekâtı, hafif kayıplar verilmekle birlikte başarılı olmuş, 15.000 kişi sahile çıkarılmıştı. Kıtalar, tehlikeli bir gedik bulunan bir nokta hariç olmak üzere, savunmaya elverişli bir mevzi işgal etmiş, yapılan karşı taarruzlar da püskürtülmüştür.


Sonraki yazı: Kirte, Zığındere ve Kerevizdere Muharebeleri

Oğuzhan KOÇ
Çanakkale Zaferi 100.Yıl Notları
oguzhankoc.org

  • Share:

You Might Also Like

0 Yorum